Tümen Devlet Üniversitesi ile Rusya Bilimler Akademisi İ.D. Papanin İç Sular Biyoloji Enstitüsü’nden uzmanlar, Asya’daki göllerde iki yeni tek hücreli organizma türü keşfetti.
Tümen Devlet Üniversitesi’nden yapılan açıklamaya göre bu keşiflerden biri, İstanbul’daki Büyükçekmece Gölü’nde gerçekleştirildi. Keşfedilen mikrobun adının ‘Papus ankaliazontas‘ olduğu kaydedildi.
Keşfi yapan Rus uzmanlara göre bu mikroorganizmaların incelenmesi, ciddi kalıtsal bozukluklara yol açan DNA ve RNA’daki değişim süreçlerini daha iyi anlamayı ve paraziter hastalıkların tedavisi için yeni ilaçlar yaratmayı mümkün kılacak.
Kanadalı uzmanların da yer aldığı araştırmaların sonuçlarına göre Büyükçekmece Gölü‘nün yanı sıra Endonezya ve Vietnam’daki göllerde bulunan yeni mikrop türlerinin (Papus ankaliazontas и Apiculatamorpha spiralis), tripanozomlar ve leishmanias gibi bazı insan ve hayvan parazitlerinin en yakın akrabaları olduğu ortaya çıktı. DNA dizilerinin karşılaştırılması, bu tür organizmaların Atlantik Okyanusu’nun tabanında, ‘Kayıp Şehir’ adı verilen bir hidrotermal kaynak tarlasının ortasında yaşadığını da gösteriyor.
Bilim insanları, ‘Kayıp Şehir‘deki suyun sıcaklığının ve kimyasal bileşiminin, bir zamanlar dünyada yaşamın ortaya çıktığı koşullarla örtüştüğüne, 2.5 milyar yıl önce gezegenimizde yaşamış olan organizmaların orada var olabileceğine dikkat çekti.
Tümen Devlet Üniversitesi’nin uzmanlarına göre bulunan mikroorganizmalar, kinetoplastidler – flagellat protozoalar sınıfından. Kinetoplastidler genellikle parazit halindedir, ancak tespit edilen mikropların diğer protozoaları yiyen serbest yaşayan etçiller olduğu ortaya çıktı. Bu keşif, bazı tehlikeli patojenik organizmaların laboratuvarda incelenmesi kolay ve güvenli olan ‘barışçıl’ akrabalarının bulunduğunu gösterdi.
Tümen Devlet Üniversitesi AquaBioSafe Laboratuvarı Şefi Denis Tihonenkov, “Şu anda, tek hücreli organizmalar dünyasının çeşitliliği hakkında çok az şey biliyoruz. Bazı tahminlere göre, mevcut protozoan türlerinin sadece yaklaşık yüzde onu biliniyor. Bakteri ve virüslerin çeşitliliği, henüz çok az araştırıldı. Bu arada tek hücreli mikropların incelenmesi, hücre işleyişinin moleküler mekanizmaları ve biyosferin evriminin ilk aşamaları hakkındaki bilgilerimizi zenginleştirecek yeni ve öngörülemeyen sonuçları beraberinde getirebilir. Bütün bunlar biyoteknoloji ve tıpta uygulanabilir” dedi.
“RNA düzenlemesi (RNA editing), RNA modifikasyonundaki çeşitli moleküler süreçlerden oluşan geniş bir yelpazedir. Çoğu zaman bu süreçler tek hücreli organizmaların hücrelerinde meydana gelir” diye devam eden Tihonenkov, “Bu süreçlerin anlaşılması ve onları kontrol etme yeteneğinin kazanılması, insanlar için çok faydalı olabilir. Bu, nükleik asitlerin matrislerinde belirlenen ve istenen özelliklere sahip proteinleri oluşturmak için nükleik asitlerin türünü değiştirmeyi mümkün kılacak. Bunu, bu araştırmada keşfedilenler de dahil olmak üzere protozoalar üzerinde öğrenebiliriz” ifadelerini kullandı.
Tek hücreli organizmalarda RNA ve genetik materyal düzenleme süreçlerinin daha fazla araştırılması, Alzheimer hastalığı gibi ciddi genetik bozukluklara yol açan zararlı mutasyonları yönetmenin anahtarı olabilir. Ayrıca gelecekte yapılacak araştırmaların sonuçları, parazitlere karşı, örneğin tripanozomatidlere karşı ilaç geliştirilmesine katkı sunabilir. Bunlar, hem insanlarda (uyku hastalığı, Chagas hastalığı) hem de hayvanlarda (at hastalığı) birçok hastalığa neden oluyor.